Doç. Dr. Mehmet Kaplan (Resmi Web Sitesi) Genel Cerrahi Uzmanı
Hızlı Ulaşım
 » Anasayfa
 » Medikal İstatistik
 » Diyabet Cerrahisi
 » Obezite Cerrahisi
 » Doktorlar İçin
 » Hastalar İçin
 » Kıl Dönmesi
 » Video Galerisi
 » Hakkımda » Fotoğraf Albümü » Duyurular » Ziyaretçi Defteri » İletişim
 
Anasayfa » Kıl Dönmesi » Kıl Dönmesi İle İgili Temel Bilgiler

Kıl dönmesi (abse, kist, sinüs, delik), kalça yarığında (kuyruk sokumu) iltihap gelişerek şiddetli ağrı ve akıntıya neden olan bir absedir. Kıl kisti içinde bazen kıl bulunur, bazen de bulunmaz.

 

Birkaç temel bilgi:

 

  1. Pilonidal terimi, teknik olarak ''kıl yuvası'' anlamına gelir. Ancak bu tanımlama her zaman doğru değildir. Pilonidal absesi olan bazı kişilerde (özellikle bayanlarda) abse içinde kıl bulunmamaktadır. Birçok doktor tüm pilonidallerin (kıl dönmesi hastalığının) kıl yüzünden meydana geldiğini söyler, ancak gerçekte bunun doğru olduğu gösterilememiştir ve bu abselerin kıl olmadan nasıl geliştiği kesin olarak anlaşılamamıştır. Pilonidal kist temel olarak deri altındaki bir absedir. Pilonidal abse oldukça ağrılı bir enfeksiyona dönüşerek tüneller şeklinde etrafa yayılabilmektedir.
  2. ''Pilonidal kist'' terimi de aslında doğru değildir. Tüm pilonidallerin %99'u aslında absedir, kist değildir. Kist ifadesinin kullanılması, hem doktorlar hem de hastalar arasında tedavi konusunda çok ciddi bir yanlış bilgilenmeye neden olmuştur. Çok nadir durumlarda; patologlar ve cerrahlar kıl yuvasının derideki hücrelerden oluşan bir epitelyum tabakası ile kaplı olduğunu tespit etmişlerdir. Ancak bu hücreler derinin ''epitelyum'' denilen en dış tabakasından geldiği ve kıl kökü (folikül) içermediği saptanmıştır. Patologlar, uzun süreli abselerin iyileşmesi sırasında çok nadiren derideki epitel tabakasının ilerleyerek kese içini kapladığını tespit etmişlerdir. Ancak kesenin tamamen deri ve folikül ile kaplandığı şimdiye kadar hiç görülmemiştir.
  3. Pilonidal kist ve pilonidal sinüs (kıl kisti ve kıl yuvası), çoğunlukla birbirinin yerine aynı anlamda kullanılmaktadır, ancak bu teknik olarak doğru değildir. Pilonidal demek deri altında bir abse yani iltihap birikintisi demektir. Sinüs ise abseyi derinin dış yüzeyine bağlayan bir boşluk ya da geçit demektir. Pilonidal absesi olan her hastada pilonidal sinüs olmaz. Sinüs (birden fazla olabilir), gamze benzeri küçük bir deliktir ve genellikle absenin alt kısmında olur.
  4. Pilonidal abse genellikle kalça yarığının (natal kleft) üst kısmında ortaya çıkar. Abseler orta hatın hafif sol tarafında yerleşirken, sinüs ağızları ise çoğunlukla sağ tarafta ortaya çıkar. Kişiden kişiye değişmekle beraber, birçok kişide kistler kalça yarığının alt kısmında veya her iki yanda olabilir. 
  5. En fazla 16-26 yaşları arasında görülür (ancak daha küçük veya ileri yaşlarda da çıkabilir). Erkeklerde biraz daha fazla görülür. Asyalılarda ve zencilerde yaygın değildir. Ellili yaşlarda ve 12 yaşından küçüklerde ilk pilonidal atağın ortaya çıkabildiği bilinmektedir. Deneyimlerimiz ergenlik döneminde kızlarda 12-14 gibi daha erken yaşlarda, erkeklerde ise 16-22 yaşlarda ilk şikayetler çıkmaya başlamaktadır.
  6. Birçok bebek kuyruk sokumunda bir ''çukurluk'' ile doğar. Ancak bu tarif ettiğimiz pilonidal ile aynı şey değildir. Bu çukurlukların bazıları iltihaplanır ve pilonidal abseye dönüşür. Ancak çoğu zararsız kör tünellerdir (yine de başka hastalıklarla bağlantısı araştırılmalıdır).
  7. Pilonidal hastalık nadiren kendiliğinden iyileşir. Bazılarında hastalık belli bir süre sonra veya antibiyotik tedavisinden sonra ortadan kaybolmuş gibi görünse de çoğu zaman cerrahi tedavi gerekmektedir.Pilonidal hastalık bazen yıllarca sessiz kalabilir, bu da hastada iyileşme olduğu gibi yanlış bir izlenim doğmasına neden olabilir. Bazı hastalarda her ay, bazılarında ise sadece birkaç yılda bir alevlenmeler görülebilir.
  8. Pilonidal abse tıbbi olarak ''foliküler oklüzyon'' yani kıl foliküllerinin (köklerinin) tıkanması olarak bilinen bir grup hastalıkla aynı grupta değerlendirilmektedir. Eskiden, pilonidal hastalığın doğuştan olduğu sanılmaktaydı, ancak günümüz tıp konseptinde sadece çok azının doğuştan oluştuğu, çoğu pilonidalin sonradan ortaya çıktığı anlaşılmıştır.
 
yukari