Doç. Dr. Mehmet Kaplan (Resmi Web Sitesi) Genel Cerrahi Uzmanı
Hızlı Ulaşım
 » Anasayfa
 » Medikal İstatistik
 » Diyabet Cerrahisi
 » Obezite Cerrahisi
 » Doktorlar İçin
 » Hastalar İçin
 » Kıl Dönmesi
 » Video Galerisi
 » Hakkımda » Fotoğraf Albümü » Duyurular » Ziyaretçi Defteri » İletişim
 
Anasayfa » Doktorlar İçin » Gebelik ve Anal Fissür
Etiopatogenetik kavramlar ve gebelikle ilişkisi.

Anal fissür, anoderm düzeyinde yani dentate çizgiden anal verge'e kadar olan segmentte görülen yırtıklardır ve defekasyonla provoke şiddetli ağrı ile karakterlidir (14). Konstipasyon gibi nedenlerle anal kanalın zorlanması durumunda bebekler dahil her yaş grubunda fissürler görülebilir. Bunlar akut anal fissürler olup hemen her zaman konservatif tedaviye yanıt verirler. Diğer taraftan, kronik yaralanma sonucu bir ağrı-spasm kısır döngüsü ortaya çıkarsa iyileşmeyen ve derin anal fissür gelişebilir ki bu kronik anal fissür olarak tanımlanır. Kronik anal fissür, tipik olarak tabanında internal anal sfinkterin görülebileceği ölçüde derin bir ülserdir ve bu krater lezyonla kontrast oluşturan ödemli komşu deri ve anal epitel, kronik anal fissür triadı olarak da adlandırılan ülser-sentinel deri plisi-papillit üçlüsünü oluşturur (Şekil 2). Hastalar, defekasyonla provoke olan çok şiddetli ağrı ve bazen de az miktarda kanama tanımlarlar. Anorektal manometrik çalışmalarda anal dinlenme basıncının tipik olarak artmış olduğu saptanır (14). Lezyon erkeklerin %100'ünde posterior duvarda, kadınların ise %90'ında posterior %10'unda anterior duvarda lokalizedir.

Gebelik ve anal fissür gelişimi arasındaki bağıntı iyi anlaşılabilmiş değildir. Kesin rakamlar olmamakla birlikte, pratikte de çok sık karşılaştığımız şekilde son trimestrde ya da çoğunlukla postpartum dönemdeki kadınların yaklaşık %10'u gibi yüksek oranda ortaya çıkar. Gebelikte konstipasyonun çok az raslanması nedeniyle neden böyle bir koinsidans olduğu anlaşılamamıştır. Doğumun tipi ya da uzamış olup olmaması ile de tam ilişki kurulamamıştır. Diğer erişkin hastaların tersine, postpartum kronik anal fissürlü hastalarda kontrollere oranla artmış bir anal kanal basıncı da mevcut değildir (15).

Gebelikte anal fissürlere yaklaşım.

Yukarıda değinildiği üzere, anal fissürlerin çoğu erken postpartum dönemde ortaya çıkar; geri kalan kısmına da doğuma yakın raslanır. Dolayısıyla, gebelik periodunun herhangi bir müdahale gerekmeksizin tamamlanması genellikle mümkündür. Akut anal fissürler zaten diet modifikasyonu, sıcak banyolar ve lokal anestetik kremlere süratle yanıt verirler. Bu hastalara da hemoroidal hastalıkta kullanılan diete benzer tarzda posalı diet önerilir. Konservatif yöntemler içinde önemli bir başka unsur da özellikle defekasyon sonrası yapolacak sıcak oturma banyolarıdır. Bu uygulamanın somatoanal refleks olarak adlandırılan bir mekanizmayla internal anal sfinkter relaksasyonu yarattığı ve anal dinlenme basıncını (resting pressure) düşürerek tedaviye katkıda bulunduğu saptanmıştır (16). Kronik anal fissür ise tipik olarak konservatif yöntemlere yanıt vermemesi ile karakterlidir ve erişkin hastalarda halen altın standard bu hastalara lateral internal anal sfinkterotomi uygulanmasıdır (17,18). Ancak postpartum kronik anal fissürlerde anal basınçta belirgin artış olmadığı için akut fissürlerde olduğu gibi konservatif yöntemlere ısrarla şans tanınması gerekir (19). Bu hasta grubunda fekal inkontinens riskinin de yüksek olması nedeniyle sfinkterotomiden özellikle kaçınılması önemlidir. Ancak postpartum uzun süreli (6 aydan fazla) sebat eden kronik fissür semptom ve bulgularında, özellikle anal dinlenme basıncı da artmış bulunursa internal sfinkterotomi yapılabilir. Son yıllarda, anal sfinkter relaksasyonu sağlayan nitrogliserin ve nitrat içeren topikal ajanlarla da diğer konservatif yöntemlerle birlikte yüksek başarı oranı bildirilmektedir.
 
yukari